Nüfus Kanunu 22. Maddesinde Tasarı Metnine Dair Basın Açıklaması

 

Nüfus Kanunu 22. Maddesinde Tasarı Metnine Dair Basın Açıklaması

 

25 Temmuz 2017 tarihinde TBMM gündemine gelen Nüfus Hizmetleri Kanun Tasarısı Meclis gündemine geldiği gün itibariyle kamuoyunda tartışılmaya başlanmıştır.

Kanun Tasarısıyla evlendirme yetkisi bulunan görevliler arasına il ve ilçe müftülerinin de eklenmesi teklif edilmiştir. Tasarı maddesi düzenleme gerekçesinde nikâh işlemlerinde kolaylık, izdiham ve beklemeyi önlemek olarak açıklanmış ve bu hüküm ile evlendirme işlemlerinin kolaylaşacağı beyan edilmiştir. Kanun Tasarısı, evlenme ehliyeti, evlenme engellerini ve evlendirme memuru tanımını değiştirmemekte; Kanun Tasarısındaki değişiklikle Bakanlığın evlendirme yetkisi ve görevi verecekleri arasına “İl ve ilçe müftülükleri” de eklenmektedir. Değişiklik resmi nikâh kıyanlara ilaveten yeni seçenekler sunarak resmi nikahı teşvik ederek kolaylaştırmaktadır.

Tasarıya karşı çıkanlar getirilmesi planlanan değişikliğin laiklik ilkesine ve kadın haklarına aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Halbuki, nikah memurluğu yetkisinin genişletilmesinin iddia edilen sonuçları hukuken ve fiilen doğurması mümkün değildir.

Tasarıya karşı çıkanlar iki olumsuz görüşe yaslanmaktadır. Tasarıya yöneltilen itirazların ilkinde, din görevlisi tarafından kıyılacak bir nikâhın erken evlilikleri ve birden fazla eş ile evlenmeleri teşvik edeceği yönündedir. Halbuki Tasarının içeriğinde bu hususu içeren herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Tartışılmakta olan hüküm, medeni evlenme akdi için mevcut kanuni düzenlemedeki şartlarda herhangi bir düzenlemeye gitmeksizin yalnızca resmi evlendirme memurları arasında müftülerin de yer almasına ilişkindir. Evlenmeye dair şartlar Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda değil Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmekte olup, bu şartlara ilişkin herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Yalnızca evlendirme memuruna ilişkin hükmün din görevlilerini de içine alır şekilde genişletilmesi, erken evlilikler veya birden fazla evlilik konusunda sonuç doğurur nitelikte değildir.

Tasarıya karşı çıkanların bir başka iddiası, böyle bir değişikliğin laiklik ilkesini zedeleyeceğidir. Halbuki laiklik, demokratik toplumlarda din ve vicdan hürriyetinin teminatı olmak temelinde geliştirilmiş ve bu amaca binaen benimsenmiş bir ilkedir. Bu ilkenin amacı Anayasalarda, toplumdaki her bir bireyin inancını dininin sınırları çerçevesinde ve diğer din mensuplarına müdahale etmeksizin yaşayabilmesi olarak vaz edilmektedir. Bu durumda, İslam dinine mensup Müslüman bireyler tarafından daha geçerli kabul edilen din görevlileri tarafından İslam dinine uygun nikah kıyılabilmesi hem din ve vicdan hürriyetinin gereği hem de bu hürriyetin temin ettiği bir düzenleme olduğu açıktır. Ayrıca ülkemizde birçok dindar Müslümanın pratikte ihtiyaç duyduğu ve talep ettiği bir düzenleme olduğunun da altı çizilmelidir. Tasarıda, müftülerin nikah yetkisi hususunda herhangi bir zorunluluk da öngörülmemektedir.

Din görevlileri tarafından nikah kıyılabilmesinin kamuoyunda dini hassasiyeti olan kesimlerin uzun yıllardır dile getirdiği bir talep olduğu bilinmektedir. Bu noktada asıl meselenin laiklik veya hukukun temel bir ilkesinin zedelenmesi olmadığını, gösterilen aşırı tepkilerin, bazı kesimlerin islami yaşam tarzlarına olan olumsuz bakıştan kaynaklandığı derin endişesini taşımaktayız. Toplumun talep ettiği ve esasen din ve vicdan hürriyetinin bir gereği olan bu neviden iyileştirmelerin, toplumun her kesimi tarafından desteklenmesi gerekirken, ağır eleştirilere muhatap olmasının demokratik bir tavır olduğunu söylemek oldukça güçtür.

Müslümanların inançlarının gereğine uygun yaşamalarını kolaylaştırabilecek nitelikteki bu ve benzeri hukuki düzenlemelerin özellikle “kadın haklarına aykırılık” iddiasıyla engellenmeye çalışılması Hukukçu Kadınlar Derneği olarak kabul edemeyeceğimiz bir husustur. İslam, doğuşu ve yayılışı sürecinde yüzyıllardır, kadın haklarında öncü olma rolünü üstlenmiş evrensel bir dindir. Kadın haklarına ilişkin koruyucu yüzlerce hüküm barındıran İslam dinine dayanarak yapılmış düzenlemelerin sürekli olarak kadın hakları temelinde olumsuz algı oluşturularak engellenmeye çalışılması toplumu manipüle etmeye, bölmeye yönelik yıpratıcı bir algı operasyonudur. Müftülere nikah yetkisi tanınması, Müslüman bir erkek ve kadının hem resmi bir görevli hem de bir din görevlisi önünde evlenme beyanında bulunması sonucunu doğuracaktır. Böyle bir durumda, din görevlisi huzurunda evlenen kadınların hakları, Medeni Kanun açısından güvence altına alındığı gibi, manevi ve din temelli olarak da teminat altına alınmış olacaktır. Kadın hakları konusunda insanlık tarihinde çağlar ötesi bir anlayışı benimsemiş olan İslam dininin mensubu Hukukçu Kadınlar olarak, bahsi geçen Kanun Tasarısına yöneltilen eleştirileri ve nefret söylemini reddediyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

 

HUKUKÇU KADINLAR DERNEĞİ

3.08.2017