10 Aralık 2017 İnsan Hakları Basın Açıklaması

 

BASIN AÇIKLAMASI

 

İNSAN HAKLARI DOKUNULAMAZ, DEVREDİLEMEZ VE ERTELENEMEZ BİR BÜTÜNDÜR ve EVRENSELDİR!

10 Aralık 1948'de temel insan hakları belgeleri arasında ehemmiyetli kaynaklardan sayılan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edilmiştir. Bu tarihten itibaren 10 Aralık günü Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Bugün, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 67. yıldönümünü kutlamaktayız.

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde ve iki büyük savaştan edinilen acı deneyimlerin üzerine, ortak bir değerler sistemi oluşturmak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler’in insan haklarının evrenselliği fikrini temel alan Evrensel Beyannameyi kabulü, insanlık için büyük bir kazanım olarak görülmüştür.

Beyanname bir insanlık anayasası olarak kabul edilmekte ve Evrensel Beyanname ile yaşam hakkı, işkence yasağı gibi bugün mutlak nitelikte kabul edilen hakların yanında medeni, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel birçok hak düzenlenmektedir. Bu Belge ile hakların kullanılmasında din, dil, cinsiyet, renk, siyasal düşünce yönünden her türlü ayrımcılık yasaklanmakta olup, bu temel ilke diğer insan hakları belgelerine de kaynaklık teşkil etmiş, örnek bir düzenleme olmuştur. Bu doğrultuda insan haklarının kanayan yarası olan eşitsizlik sorununun önüne geçilmek istenmiştir.

Buna karşın günümüzde Evrensel Bildirge'de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır. Dünya İnsan Hakları Günü’nün miladı olarak kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin sadece kâğıt üzerinde kaldığını üzülerek belirtmek durumundayız. Bildiri, BM’ye üye ülkeleri bağlayan yasal bir araç olmasına rağmen, bu belgenin fiili geçerliliği konusu tartışmalıdır. İletişim olanaklarının, insanlık tarihinin en parlak dönemini yaşadığı günümüzde evrensel olarak belirlenmiş olan hak ve özgürlükleri takibi de en üst düzeyde olduğundan bugün insan hakları ihlallerinin acımasız boyutunu da daha iyi görmekteyiz.

İnsanların ırkından, renginden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri, dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. Din, cinsiyet ve düşünce temelli farklı muameleler ayrımcılık yasağının başlıca görünümleridir.

Demokrasinin beşiği olduğu iddiasındaki ülkelerde dahi ayrımcılığın, kültürel ırkçılığın ve hak ihlallerinin arttığına şahit oluyoruz. İslam düşmanı ve yabancı karşıtı akımlar batılı ülkelerde giderek siyasetin merkezine oturuyor. Dili, dini, rengi ve kültürü farklı olduğu için milyonlarca insan ötekileştiriliyor, baskı ve şiddet görüyor. Arakan'da Müslümanların, özellikle kadın ve çocukların maruz kaldığı vahşet karşısında sergilenen kayıtsızlık da bunun en büyük örneğidir.

Bugün Tüm Dünya’nın gözü önünde yine insanların hak ve hukuku ihlal edilmektedir. Kudüs, üç semavi dinin de ortak değeri olan kutsal şehrimizdir. Kudüs’te farklı dinlere ait kutsal mekânlar ve manevi iklim öyle iç içe geçmiştir ki bu anlayışı zorbalıkla birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ancak Amerika ve İsrail Devleti, başta Tüm Müslümanların ve en çok da orada yaşayan Filistinli halkın haklarını, hukukunu gözetmeden pervasızca siyasi oyuncak haline getirmeye çalışmaktadırlar. Son günlerde ABD'nin Kudüs'ü “İsrail'in başkenti” olarak tanıma kararıyla gündeme gelen meselenin de bir insan hakları ihlaline dönüştüğüne tanıklık etmekteyiz.

Kudüs'ü savaşın, kavganın merkezi haline getirmeye çalışanlar bilmelidirler ki Kudüs, insanlık tarihi boyunca barışın ve adaletin sembolü olmuştur.

Hukukçu Kadınlar Derneği her türlü ayrımcılığı önlemek ve beyannamedeki diğer hakların doğru şekilde anlaşılıp hayata geçirilmesi için her türlü hukuki imkânın kullanılmasını hedeflemektedir. Bu hedefi doğrultusunda din, cinsiyet ve düşünce temelli ayrımcılığın somut bir biçimi olan başörtüsü yasağı ile diğer 28 Şubat süreci ve sonrası uygulamaların daima karşısında mücadele etmiştir. Kadının aile ve toplum içerisinde müslüman kadın kimliği ile insan haklarından etkin şekilde yararlanması; bireylerin inanç özgürlüğünün gereği olarak dini alanlarına müdahale niteliğinde olabilecek devlet ve birey kaynaklı her türlü muamelenin karşısında durulması insan hakları hukukunun bir gereğidir.  Bizler bugün Hukukçu Kadınlar olarak insan haklarının tüm mazlum coğrafyalar için önemini vurgulayarak haksızlıklara ve vicdanları yaralayanlara karşı dik duruş sergiliyoruz.

Hakkı her daim ayakta tutmak adına Filistin'den Suriye'ye Asya'dan Afrika'ya kadar tüm mazlum ve mağdurların yanında olmayı, güçlü(!) ve zalim olanın yanında olmaya tercih ediyoruz.

Bizler Hukukçu Kadınlar olarak; bireylerin, kadınların ve tüm dezavantajlı grupların temel haklardan etkin şekilde yararlanması daimi amacıyla, insanın insan onurunun gereği olan haklardan eşitlik ilkesine uygun şekilde yararlanması için her türlü hukuki yolun takipçisi olmaya devam etmek misyonumuzla, hukukçu ve diğer meslek gruplarından olmak üzere tüm insan hakları savunucularını anarak insanlık ailesinin 10 Aralık Dünya İnsan Haklar Günü’nü kutluyoruz. Dünya’nın neresinde olursa olsun, rengine,  cinsiyetine, milletine ve dinine bakılmaksızın tüm insanların temel insan hakları başta olmak üzere özgürlüklerinden vazgeçmek zorunda kalmadığı adaletli bir dünya arzu ediyoruz. Dünya’nın dört bir yanında tek bir insan hakkı ihlalinin yaşanmadığı bir günün İnsan Hakları günü ilan edilmesini temenni ediyoruz.

 

HUKUKÇU KADINLAR DERNEĞİ

10.12.2017